Türk musikisinin en temel ritm aletlerinden biridir.
Bilhassa Mevlevihanelerde ve bazen diğer tekkelerde kullanılmıştır. Kudüm, kendine has tatlı, yumuşak, hoş bir sese sahiptir. Mevlevilere özdeşleşen ve sonradan Tasavvuf musikisinin dışındaki formlarda da kullanılmıştır. Belirli seslere akordlanabilen bu enstrüman mevlevi ayinlerinde semazenlerin sema ritmini darplarla düzenleyerek ritmik bir bütünlük oluşmasına katkıda bulunmaktadır. Kudüm, nakkareden daha büyük, belli ölçüler içerisinde yapılan bakır bir tas üzerine Deve derisi geçirilmek suretiyle yapılır.
Lama, Dana derileri de kullanılmıştır fakat umumiyetle Deve derisi tercih edilmektedir. Zahme adı verilen iki küçük sopa ile vurularak velveleli veya velvelesiz şekilde usuller çalınır. Kudüm çalan kişiye Kudümzen denir. Mevlevi mukabelelerinde Ney ve Kudüm, mutrıbın esasını teşkil eder. Kudüm çalanların başında kendisini takip ettikleri bir de kudümzenbaşı vardır.
Kudüm Divan şiirinde daha çok mevlevilikle ilgili bölümlerde ve Ney ile birlikte geçer.
Şeyh Gelip şu beytinde ;
“Sur mu matem mi bilinmez yakın
Nay-u kudüm ile gelir ah ah”
Aşk neyle kudümle gelir, düğünmüdür matemmidir bilinmez; ah, ah…. Diyerek Kudümün önem ve yerini belirtir.
Kudüm ve Ney gibi sazlar, sema edenleri şevke getiren ve maneviyatımızı kuvvetlendiren birer unsur olarak ruh dünyamızda taht kurmuş enstrümanlardır.
|